Muhterem Kardeşlerim…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Her günah affolur, her günahın cezası ahirete kalabilir; ama zalim, dünyada cezasını görmedikçe ölmez. Zalim, kendini güçlü, kuvvetli, yetkili bildiği zaman, zayıf insanları üzendir, onlara işkence eden, onlara çeşitli şekilde sıkıntı verendir. Herkes Allahü Teâlâ’nın kuludur. Müslüman olsun, kâfir olsun, kim olursa olsun, o bir kuldur, onu üzmeye, onun canını yakmaya kimsenin hakkı yoktur. Suçu varsa adalet cezasını verir. Dolayısıyla bizim dinimizde, kişinin kişiyi cezalandırması yoktur, haramdır. Yani bunun cezasını ben veririm diyemez.

Efendim;

Hastalık da, fakirlik de, zenginlik de, makam da, mevki de geçer; ama zalimin zulmü, mazlumun boynunda hesap yerine gelir ve mazlum, zalimden hakkını alır.

İsmail Fakirullah hazretleri, 11–12 yaşlarındaki İbrahim Hakkı hazretlerine testiyi verip, çeşmeden su doldurmasını ister. O da gider çeşmenin başına, tam suyu dolduracakken bir atlı, külhanbeyi gelir. Basar kırbacı çocuğa, çekil oradan der. Çocuk köşeye sıkışır, korkar, at da azgın bir at, adam da külhanbeyi. Bu beni öldürür, ben kenardan kaçayım diye düşünürken testi kırılır. Tabi su alamaz, gelir hocasına. Hocası der ki:

— Ne oldu sana böyle?

— Hocam, tam suyu dolduracaktım, atıyla birlikte bir adam geldi, bana bir kırbaç salladı, ben de kenara çekildim; ama at çok azgındı, bir çifteyle beni öldürecek diye korktum, kaçarken testi kırıldı.

— Peki, sen ona bir şey söyledin mi?

— Söylemedim efendim.

— Çabuk git, ona bir şey söyle!

— Ne diyeyim hocam?

— Zalimsin de, kötü bir şey söyle, gel!

Çocuk gider, ya korkusundan, ya saygısından bir şey söylemeden geri gelir. Hocası sorar:

— Ne söyledin?

— Bir şey söyleyemedim efendim.

— Yapma evladım, koş, yetişebilirsen bir şey söyle!

Çocuk gider; fakat at öyle azgın bir at ki, sahibini tekmeleyerek öldürmüş. Çocuk gelince, hocası sorar:

— Yavrum ne oldu?

— Efendim, at adamı öldürmüş.

— Yazık oldu, bir testiye bir can gitti. Eğer sen ona bir şey söyleseydin, biraz ödeşecektiniz, o zalimin zulmü doğrudan doğruya Allahü Teâlâ’ya havale olmayacaktı. Aranızda bir mesele olacaktı, ahirette hesaplaşmaya kalacaktı; fakat sen susunca, Allahü Teâlâ’ya havale etmiş oldun, Allahü Teâlâ da zalimden intikamını işte böyle aldı.

Dua 3 şekilde kabul olur

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Allahü Teâlâ, edilen duayı üç şekilde kabul eder:

1- Hemen, yani peşin kabul eder.

2- Kabul eder; ama hemen vermez, yani veresiye kabul eder. Biz istediğimiz kadar yalvaralım, gözyaşı dökelim, Allah diyelim… Peki, ne zaman verir? Ölürken verir, kabirde verir, mahşerde verir, mizanda verir, sırat köprüsünde verir yahut en son, Cennette verir. Yani mutlaka verir.

3- Ne dünyada verir, ne de ahirette. Peki, ama Allahü Teâlâ, ben duaları kabul ederim buyuruyor. Evet, kabul ediyor; ama o istenileni vermiyor, onun yerine başka şey veriyor. Belki de istediğimizden daha kıymetlisini veriyor. Ne kadar derdimiz, hastalığımız, başımıza gelecek bela varsa, o duaya karşılık olarak hepsini alıyor.

Her şeyin bir yasası vardır. Tasavvufun anayasası da, vermektir. Yani seninki senindir, benimki de senindir.

Müminler Allahü Teâlâ’nın rızası için bir araya geldiklerinde, hiç konuşmasalar bile feyz, bileşik kaplardaki gibi, kalbden kalbe akar. Hele bir de, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi büyüklerin ismi zikredilirse, bu meclislere feyz, oluk oluk akar.

Bir Müslüman, sırf Allahü Teâlâ’nın rızası için bir başka Müslüman kardeşini ziyaret ederse, kendisine yüz bin nafile hac sevabı verilir. Müminin yüzüne sevgiyle bakanın, günahları dökülür.

Cebrail aleyhisselam, 2 rekât namaz kılmış, bu 2 rekât namazı kılması tam 4 bin ahiret senesi sürmüş. Sonra, “Yâ Rabbi, kâinat yaratıldığından beri acaba böyle namaz kılan başka bir kulun var mı?” demiş. Allahü Teâlâ buyurmuş ki:

— Ahir zamanda gelecek olan Habibimin ümmetinden bir kulum, 2 rekât namaz kılacak, hatayla, kazayla, her türlü düşüncelerle ve kaç rekât kıldığını bilmeyerek kılacak. Onların birkaç dakikada kıldığı 2 rekât namaz, senin 4000 senede kıldığın namazdan daha makbul olacak.

— Yâ Rabbi, neden onların namazları bu kadar kıymetli olacak?

— Çünkü onlar, düşmanımı yıkarak huzuruma gelecekler. Sende düşman yok ki! Dünya sevgisinden uzaklaşacaklar, nefislerinin şerrinden kurtulmaya çalışacaklar, şeytanın vesvesesine aldanmayıp, Allahü Ekber diyecekler...

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)