Muhterem Kardeşlerim…
Günah işlemek kötüye, belaya maruz kalmak iyiye alamettir.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
(Allahü Teâlâ, bir kuluna hayır murat edince, günahlarının cezasını dünyada verir. Şer murat edince günahlarının cezasını kıyamete bırakır.) [Tirmizi]
“Belaya uğramış birini görünce, ‘Bunu müptela kıldığı beladan beni koruyan ve bir çok kimseye vermediği nimeti bana veren Allah’a hamd olsun’ derse, kendine verilen nimetlere şükretmiş olur.” [Beyheki]
Tedbir aldıktan, doğru sebebe yapıştıktan sonra irademiz dışında gelen belaya sevinmek günah olmaz.
Hazreti Ömer buyurdu ki:
Bana bir bela gelirse, üç türlü sevinirim:
1- Belayı Allahü Teâlâ göndermiştir. Sevgili gönderdiği için tatlı olur.
2- Allahü Teâlâya, bundan daha büyük bela göndermediği için şükrederim.
3- Allahü Teâlâ, insanlara boş yere, faydasız bir şey göndermez. Bir belaya karşılık, ahirette çok nimetler ihsan eder. Dünya belaları az, ahiretin nimetleri ise, sonsuz olduğundan, gelen belalara sevinirim.
Allahü Teâlâ, hiç dert bela vermeden de günahları affedebilir. Dilediklerine hem dünyada, hem de âhirette rahatlık verir. Kur’an-ı Kerimde, müminlere hem dünyada, hem de âhirette saadete kavuşmak için çalışmaları ve dua etmeleri emredilmektedir. Her namazda okuduğumuz Rabbena duası, bir Âyet-i Kerime olup, meali şöyledir:
“Ey Rabbimiz, bize dünyada ve âhirette iyilik, güzellik ver! Bizi Cehennem azabından koru!” [Bekara 201]
Dünyada mutlu olmak kötü olsaydı, böyle dua etmek emredilmezdi.
Nimet ve bela
Belâ gelince, “Benim ne suçum var da, bunu bana gönderdin” diye Allah'a isyan etmek günahtır.
İsyan etmek günah işlemek demektir. Her günah, Allahü Teâlâ’ya isyandır.
“Allahü Teâlâ bu hastalığı bana niye gönderdi?” diye bağırıp çağırmak isyan olur. Şakik-i Belhî hazretleri, “Musibete sabretmeyip feryat eden, Allahü Teâlâ’ya isyan etmiş olur. Ağlamak, sızlamak, bela ve musibeti geri çevirmez” buyuruyor.
Üç Hadis-i Şerif: “Allah’ın sevdikleri, belaya uğrar. Sabreden mükâfata, sızlanan cezaya kavuşur.” [İ. Ahmed]
“Derdini açıklayan sabretmiş olmaz.” [İ. Maverdî]
“Uğradığı belayı gizleyenin günahları affolur.” [Taberanî]
Âcizliğini belirtmek, dua istemek, doktora hâlini belirtmek gibi hususlar için hasta olduğunu söylemek isyan olmaz.
Belaya sabretmek, hattâ şükretmek lazımdır. Allahü Teâlâ’dan gelen her şeyi severek kabul etmeliyiz.
Ölüm acısı
Çekilen ölüm acısı ve dünyada sevdiğimiz şeylerden ayrılmanın verdiği sıkıntı günahlarımıza kefaret olur. Dünyadaki musibetler, ölüm acısı, kabir azabı ve mahşerdeki sıkıntılar günahlara kefaret olur.
Birkaç Hadis-i Şerif meali şöyledir:
“Mümine isabet eden hiçbir hastalık ve ağrı yoktur ki, onun günahlarına kefaret olmasın! Hattâ ayağına batan diken bile, günahına kefarettir.” [İbni Hibban]
“Bir mümine yorgunluk, ağrı, kaygı, hüzün, gam, eza isabet etse, hattâ ayağına diken batsa, günahlarına kefaret olur.” [İbni Hibban]
“Müslüman’ın uğradığı her musibet, günahlarına kefarettir.” [Müslim]
“Bir diken batan veya daha küçük bir musibete veya ağrıya maruz kalan müminin, bir derecesi yükselir ve bir günahı silinir.” [Hâkim]
“Kabrin mümini sıkması, bütün günahlarına kefarettir.” [İ. Rafiî]
“Hastalıkla geçen saatler, günah işlenen saatlere kefaret olur.” [Beyhekî]
“Müminin ailesi, malı, nefsi, çocuğu ve komşusundan kaynaklanan sıkıntılar günahlarına kefarettir.” [Müslim]
Sıkıntılar gibi, ibadetlerimiz de günahlara kefaret olur.
İki Hadis-i Şerif meali:
“Kişinin orucu, namazı, zekâtı ve Emr-i Marufu günahlarına kefarettir.” [Buharî]
“Pişman olmak, günahlara kefarettir.” [İ. Ahmed]
Ölmek de, günahlarımıza kefaret olur.
Üç Hadis-i Şerif meali şöyledir:
“Ölmek, günahlara kefarettir.” [Ebu Nuaym]
“Ölmek, mümine ganimettir.” [Beyhekî]
“Ölmek, mümine hediyedir.” [Dâre Kutnî]
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)